Gidip de kapısını çalsaydım eğer, kapı deliğinden bakar, sonra da defolmamı söylerdi heralde. elimde kalırdı çilek kutusu, bir de benim vazgecmişliğim. Bir fast food'cunun tuvaletinde hamilelik testi yaparken bekleyebilirdim onu en azından.
her bar yalnız insanları sever, her müzik çığlık atar, eğer vazgeçmişsen.
rahat bırakılmadığını düşündüğün her an dalga geçer seninle. ağzı kulaklarında. gün gelir sadece kendine inanmak zorunda kalırsın. doğru söylediğinden değil, yalnız kaldığındandır muhtemelen.
karanlık yollar, farları çalışan arabaları sever. onları sırtında taşır... bulmak için yollara düştüğün şeyler hep bir adım arkandadır artık. o yüzden, bulamazsın hiçbir zaman.
vazgeçmek, hayata sıkı sıkı sarılmaya benzer. güneşli bir günde gördüğün rüyalar, annenin en değer verdiği perdenin hücrelerinden sızar her tarafa. paramparça ışıklar seni mutlu etmez artık.
dağınıklıklığın başına bela oldugunda anlarsın, ayakkabılarını neden hiç çıkarmadığını.
durmak başa beladır çoğu zaman. o yüzden istesen de duramazsın. her nefesin bir kez daha denemek ister sadece. o yüzden sürekli nefes alırsın. inatçı karakterin vücudunu ele geçirmiştir. bu yüzden her sabah uyanır, yorulur ve uyursun. ingilizce hocanın ağzından çıkan ''repeat after me'' hayatın kendisidir aslında.
ne kadar tekrar edersen o kadar sıkılırsın. üzülme diye birileri sana tecrübeli olduğunu söyler. tecrübe, ahmakları kandırmak için üretilmiştir. daha önce hiç yapmadığın bir şeyi yaparak mutlu olabilirsin sadece. kim bana yanıldığımı söyleyebilir?
gördüğün rüyalar uyurken sıkılmaman için üretilmiş oyuncaklardır. oyuncaklarından sıkıldığında kabus görürsün ve rüyalarını özlersin sadece.
kurallara karşı gelmek seni kötü yapmaz, sadece yeşil reçete sahibi yapar.
o yüzden gidipte kapısını çalacak değilim. uyurken giydiği pijamasının ne kadarda yumuşak olduğunu düşünüp huzur içinde uyuyabiliyorsa bununla yetinebilirim.