müzik dinlerken en fazla neyi hissediyor olabilirsin, diye başlardı eğer bi kitap yazabilseydi.
kitap yazamaması bunu dert edebileceği anlamına gelemezdi. ezik dünyası bütün buğday tanelerini cebinden çıkarabilecek kadar emindi hayatından. melodiler ceplerinde bir yaz yağmuru kadar serindi. küçük bir kız duyduklarını ailenin en kabadayısına anlatabilmek için sabırsızca kıvrandı hep.
ilk defa duyduğu seslerin müzik değil de umutsuz bir yutkunma sesi oldugunu fark ettiğinde 16 yaşındaydı. elinde sigarası karışmıstı siyah ojelerine.
erkek arkadaşı penceresinden bakmasını bekledi umutsuz ve saatlerce. bu saatte ev hayatı salonda gecerdi. teenage yaşının farkına varmayan her genc kabuslarıyla yüzleşmek zorundaydı o vakitler. tül perde aralanmadı. ışık mumlara inat göstermedi gül yüzünü. herkes yalnızlığıyla kendi başına boğustu. sokak köpekleri
ufacık bir tebessüm için milyonlarca kez kuyruk salladı o gece. ay, her zamanki gibi umarsızca kulaklıklarından çıkan cızırtıya verdi kendini.
bi internet sitesinde yazı yazmak bütün hayatı ele geçiremezdi . o yüzden, ergen çocuklar erkenden uyudular. ellerinde kırmızı kurdelalar, sabah erken uyanmaları gerektiğini
hatırlattı ebeveynlere.
hayat beyazdı ve sen siyah...
neye dair direnebilirdim. tüm dirençlerim çoktan kırılmıstı. öğüt vercek aklım çoktan tutulmuştu. gezegenin en geveze adamı susmayı tercih etmişti bu sefer ve bu depresyon halin, bütün inançları dünyanın en zeki teröristi tarafından bubi tuzağına bulanan bir insan kadar çaresizdi. zeki insanlara saygı duymanı sağlayan tek şey vahşi bir teröristten ibaretti.
vazgeçemedin. vazgeçseydin en iyi dostum olamazdın.
sanat vardı altı delik bir sepetin içinde, her seferinde şaşırmak senin sorunundu. yazmasaydım eğer bir dönmedolapta bileklerimi keserdim kimseden habersiz.
kürk mantolu madonnayı çıplak göremezdin.
biraz mutluluk enjekte etmeye calışırken uyandım bir sedyede. ilk aklıma gelen şey altıma serilen hastane yeşili çarşafın temiz olup olmadığıydı.
ölmek üzere olan bir veletin lolipop'u yapıştı her tarafıma. bu sefer ölmedim. bu sefer de ölmedim. ne de olsa bende hala körpecik bir velettim.
elimden kelimeler tuttu. bir otobanın hemen dibinde duran çaresiz bir otostopçuydum.
kim nereye gider? neden gider?
her yüzleşmek zorunda kaldığımda bir kez daha hissettim tüm gereksiz anılarımı. hayat geçmek bilmedi üstümden. elimi tutmak kimsenin aklına gelmedi.
hep gündüzdü hayat, gece olamadı. fark etmek aptalların işiydi. kimse fark etmedi aptal olduğunu.
avazın çıkmadı, avazın çıkana kadar bağıramadın. hep içinde kalan ufak şarapnel parçalarıydı yaşadıkların. görmezden gelebilirsen başarabilirdin.
geçmişine takılmak yapabileceğin hatalara gıcır gıcır yenisini eklemekten başka bişey değildi.
yeteneklerin rüzgarlı bir havada gözüne kaçan kum tanecikleri kadar kararlıydı. gözünü ovuşturmak iyi bir fikir değildi. kendine pay çıkarabilmen için bütün dünya seferber olmuştu.
o yüzden kolay oldu her şey... ben gökyüzünden düşen bir yağmur tanesiydim. nereye düşecegim seni ilgilendirmezdi.
toprak en sevdiğim yemekti.
müzikle yıkadım yüzümü bu sabah, kulaklarıma nota kaçtı.
beklemeyi akıl edebilseydin, görebilirdin bütün yalnızlığımı.