the truth is out there!

19 Ocak 2011 Çarşamba

bir eskimonun defterinden.

bulutlar yere uzanıyordu, gökyüzüne dokunmaya çalışan bir çocuğu mutlu edebilmek için. cebinde güneş parçalarıyla bir kız geciyordu, ucu denize karışan yoldan. bir koyun, sürüsüne gec kalmıs koşuşturuyordu bilinçsizce.  Muhtemelen çobana söyleyebileceği yalanları düşünüyordu. uzun süredir aradığı şeyi bulmuş gibi sevinen kadın. ellerini gögüsüne koymuş ağlıyordu mutluluktan. rüzgardan ucusan sacları ağzına karısıyordu. bir uçurtma gökyuzunde sahibini arıyordu. dağlar kendine küsen tavşanın adını hatırlamaya çalışıyordu, etekleri tutuşmucasına. görebildiğim herşey mutluydu.
düşünmek için zaman var dedi adam ama hatırlamak, unutmak kadar zor.

arabasının bagajına attı butun bildiklerini ve ufukta kaybolana kadar sürdü arabasını. yokolmak için gaza yüklendi sadece. gitmek istediği yere hiç yaklaşamadığını farketti. yaşadığı hayat gibi, yolunda da bi sonu yoktu.

yol kenarında, elleri cebine sıkışmış bir çocuk, otostop çekmeye çalışıyordu. Ayağını gazdan kaldırdı adam, bacağı uyuştuğu için. çocukta arabaya bindi, adam durduğu için. yanlışklıkla başlayan ilişkileri severim dedi adam.

araba uzun bir süre hareket etmedi. içindekilerin ne düşündüğü umrunda değildi. artık daha sakindi nefes alıp rüzgardan özür dilemeliydi.

gün bitmedi, gece olmadı ve kimse bir daha uyuyamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder